Palos burnunu orada keyfimiz yerinde olsa da, Cuma günü gelecek kuzey batılı sert havada orada kalamayız. Marinaya da girmek istemiyoruz. Bu sahilde normalde öyle çok korunaklı koylar yok. Bir istinası yakınımızda. Mar Menor isimli iç denizimsi alan. Denizden ince bir şeritle ayrılmış. 20 km uzunluğunda bir doğal köprü! O kadar ince ki, haritadan baktığınızda ıssız olacağını düşünüyorsunuz. Ama boydan boya tek sıra halinde 8-10 katlı binalarla doldurmuşlar üstünü. Mar Menor'un kendi hakkında duyduklarımız çelişkili. Her türlü havada barınılabileceği kesin gibi. Nerdeyse tamamı 4-5 metre

davamı...


Rüzgar güneye dönecek. Bu sayede bulunduğumuz burnun kuzeyindeki güzel alarga alanı keyifli hale gelecek. Bolca faydalanmak için sabah epey erken kalkıp burnu dönüyoruz, zaten yarım saatlik bir yol.

Burada demirlemek yasak, çok düzgün tonozlar döşemişler. Üstelik beleş! Hatta gün içinde çevre koruma tarzı bir şeyler yazan bir botla ortalığı kontrol ediyorlar, yanımızdan geçerken her şey yolunda mı diye de sesleniyorlar. 

Tonozlarda geceleyen tekne az. Biz geldiğimizde üç tekne vardı. Bu geceye iki tekne kalacağız. Ama gün boyu gidip gelen çok. Kasabadaki barınak küçük

davamı...


Cartegena'da iki gün geçirdikten sonra sabah marina ofise ödememizi yapıyoruz. Çok uzun süredir elektrik ve suyun kullanım miktarına göre faturalandırıldığı bir marina. Aslında doğrusu da bu, diğerlerinde ciddi israf oluyor.

Yine nerede duracağımızı bilmediğimiz günlerden biri. Önce az doğudaki El Gorguel koyuna girip demirliyoruz. Hippi tarzı yerleşimi olan değişik bir sahili var buranın, derme çatma kulübeler, çadırlar, karavanlar... Burada kahvaltı ediyoruz. Rüzgara değil dalgaya açık. Şimdiden rahatsız edici, belli ki artacak. Devam.

Yoldaki diğer koylara uzaktan bakıyoruz

davamı...


Beş yıl önce buralardan geçerken Alicante çıkışı çok güzel bir rüzgar denk gelmişti. Cartagena'yı pas geçip iki ayrı güne planladığımız bir seyri 24 saatte, tek atımda yapmıştık.

Bu sefer vakit ayırmaya kararlıyız, bu sahildeki ilginç şehirlerden biri. Alargayı da özlediğimiz için acele etmiyorduk. Fuengirola'dan ayrılalı bir hafta olmuş, hiç karaya ayak basmadık. Sağlam da hava geliyor, buranın yarım yamalak koylarında yakalanmak istemiyoruz. Özetle, iyi bir zamanlama ile Cartagena limanına giriyoruz, marinaya yanaşıyoruz.

Marinaya yanaşmak demek teknede temizlik faaliyetinin

davamı...


Epey rahatsız bir gece geçiriyoruz. Rüzgar yok, ama açıklarda oluşmuş dalgalar garip açılarda gelip duruyor.

Sabah 6'da ikimiz de yeter diyoruz, demir alıp yola düşüyoruz. 50 mil yolumuz var, erken çıkacaktık da, ilk defa gün doğmadan seyirdeyiz.

Vukuatsız, biraz sallantılı bir seyir oluyor. Zaten yol boyu nöbetleşe uyuyoruz.

Aguilas'a vardığımızda dalgalar hala hafiflemiş değil. Basit bir mendirekle korunan bu limanın içinde bir balıkçı barınağı bir de marina var, ama yer olmuyor. Daha popüler olan alarga alanı şu andaki dalgaya açık, biz doğu kıyısındaki daha dar olan

davamı...


5 gündür Cabo de Gata'nın batı yakasındaydık. Arada sırada biraz dalga alsa da, genel olarak rahattık, özellikle geceleri. Bugün batılı rüzgar başladı. Burada kuvvtli değil, ama belli ki dışarda iyi esiyor, fena dalga getirdi. Önce direndik, zira burnun öbür tarafında da doğulu rüzgar gözüküyor! Ama artarak devam edince, daha kötü olamaz deyip doğu kıyısındaki koya yöneliyoruz.

Deniz harbiden karışık. Gerçekten doğu ve batıdan esen rüzgarların dalgaları buralarda karışıyor. Yolda küçük bir iki koya daha bakıyoruz, ama çok açıklar.

Bu Ceneviz koyu kuzey, batı ve hatta güneye

davamı...


Almeria körfezini çok sakin bir havada geçeceğimiz için sabah acele etmeden, kahve ritüelleri sonrası yola çıkıyoruz. Deniz göl gibi. Yolda normal bir kahvaltı hazırlıyoruz. Hatta bilgisayarlar güverteye filan çıkıyor.

Geçişi yapmak zorundaydık. Önümüzdeki 3-4 gün doğulu rüzgarlar var. Bu burnun batı kıyısı hem korunaklı, hem de bu bölgenin en keyifli koycuklarına sahip. Pırıl pırıl suyun yanı sıra, otel, tatil köyü veya kilometrelerce sera görmediğiniz nadir doğal bir alan. 

Doğal olarak gün boyu yakındaki plajlardan onlarca kanocu geliyor. Biraz da küçük sürat tekneleri

davamı...


Motril ilginç bir yer olmadığı için sabah gün doğumu ile demir alıp yola çıkıyoruz. Bizden de erkenciler var. Az önümüzde üç tekne. Muhtelen kaç gündür esen sert rüzgarlarda Motril marinada kalmışlar. Hava rahatlayınca fırlıyorlar. Birini tanıyoruz. İki gün önce Fuengirola'da yanımızda kaldılar. Cartegena'ya yetişmek için aceleleri vardı, burada mahsur kalmışlar.

Rüzgarsız bir gün bekliyoruz. Motora kuvvet. Bi ara kafadan hafif bir rüzgar ve orantısız dalga geliyor. Biraz kıyıya sokulunca dalga rahatlıyor. Gün boyu iki yönde de epey trafik görüyoruz.

Akşam hava iyice kalacak.

davamı...


Sabah gün ışığı ile yola düşüyoruz. Bugün nereye kadar gideceğimizi bilmiyoruz. Orjinal plan bir gece Motril'de kalıp (55 mil) sonraki gün Almeria'ya (+60 mil) ulaşmaktı. Ama bu gece yarısından itibaren hava kalıyor. Acaba rüzgar kalana kadar yelkenle devam edip, sonra duruma göre oralarda bir demir yeri veya sabaha kadar Almeria'ya mı ulaşsak... Yolda bakılacak.

Deniz ilk çıktığımızda sakin ama kısa sürede rüzgar geliyor. Bir süre geniş apaz gidip iyice açığa çıkıyoruz. Tahminler o yönde. Beklenen rüzgar oturunca genovayı kapayıp pupaya ve hedefe dönüyoruz. Bir kaç saat 22-24

davamı...


Fuengirola'dan trenle Malaga'ya gitmek çok rahat. Oldukça sık sefer var. Önceden bilet almanıza gerek yok, turnikeler kredi kartınızdan bedeli çekebiliyor. Son durak olduğu için de rahat rahat gidebiliyorsunuz. Malaga'da da istasyon eski şehre oldukça makul bir mesafede. Çok sıcağa kalmamak için erkenden yola düşüyoruz. Kahvaltı işini Malaga'da halledeceğiz. 

Kahvaltı sonrası şehrin simgelerinden meşhur Alcazaba kalesini geziyoruz. Kale, 11. yüzyılda Endülüs zamanında, bölge Araplar yönetiminde iken inşa edilmiş ve oldukça iyi korunmuş. Kale kadar kaleden manzara da etkileyici.

davamı...