Lagos

Lagos marina oldukça ıslah edilmiş bir nehir yatağı üzerine kurulmuş. Kasabanın yanında değil, tam içine bağlanıyorsunuz. Denizden bu kadar içerde olmasının avantajı son derece korunaklı olması. Dezavantajı ise, gelgitler sırasında suyunun tam olarak temizlenmemesi, adalarda alıştığımız yüzülebilir marina kavramından çok uzak olması.  

Burada bir ay kalmak üzere rezervasyon yapmıştık. Güney Portekiz ve hatta İspanya'nın bir kısmını, buradan gezeceğiz. Önümüz bayram, belki gelen gidenimiz olur. Bir de dil kursuna gidip üç-beş kelime Portekizce öğrenmek istiyoruz. Zaten 2-3 hafta kalacaksan, marina fiyatlaması yüzünden bir aya tamamlamak makul oluyor. Neyse, sonuçta tekneyi bağlar bağlamaz yerleşik düzene geçiyoruz. 

İlk bir kaç gün feci sıcak yapıyor. Aslında sonradan da sıcak devam ediyor da, öğlenden itibaren çıkan kuzeyli rüzgarlar daha bir tahammül edilebilir kılıyor.

Nymphe'yi bağlar bağlamaz, marinanın hemen yanındaki restoran ve barlar dikkatimizi çekiyor. Bazılarında canlı müzik tertibatı da var. Dünyanın pek çok yerinde aynı manzara uykusuz geceler anlamına gelir. Biraz tedirgin oluyoruz. Ama hem müzik çalarken bile ses aşırı yükselmiyor, hem de makul bir saatte kapatmayı biliyorlar.

Lagos tam turistik bir kasaba. Limanı, girişteki kalesi ve konumu sayesinde tarihsel önemi de var, ama bugün daha çok yanındaki ve yakınındaki plajlar, kayalıklar ve deniz mağaraları ile biliniyor. Gerçekten bölgede kilometrelerce kumsal var. Kumsal sevmeyen biz bile bir kaç kere plaja gidip vakit geçiriyoruz.

Alışveriş imkanları adalardan sonra gözümüzü açıyor! Filmlerde, Amerika'daki süpermarkete giden üçüncü dünya vatandaşı gibiyiz. Tekne malzemeleri satan mağaza ile devasa nalbur, teknede erteleyip durduğumuz bazı işleri de toparlamamızı sağlıyor. Bir de artık iyice havlu atan bilgisayarımı yeniliyorum. Unutmuşum tüm düzeni, yeni bilgisayatda tekrar kurmanın ne kadar uğraştırdığını. 

İyi çalışan bir otobüs düzeni var. Yakındaki banliyö diyebileceğimiz yerleşimlere günübirlik geziler yapıyoruz. Tabii ki daha çok yemek odaklı. Okyanusun dibinde Burgau kasabasında, Güney Afrika'dan gelen balıkları pişiren restoran globalizasyonun geldiği noktayı...

Şehrin kendisi çok keyifli. Daracık sokaklar ve meydancıklar... Bazıları trafiğe kapalı. Birçok köşede sokak çalgıcıları sürekli konsercikler veriyor. Biri gidiyor, biri geliyor. İster bakkaldan biranı alıp bankalara tünüyorsun, ister cafelerden izliyorsun. Restoranlarda fiyatlar turist tarifesi olsa da, kalite yüksek. Güzel deniz mahsulleri yiyoruz. Bir de kahvaltı hazırlamaya üşendiğimiz günlerde abone olduğumuz pizzacı var. Bir gün korka korka "yiyebildiğin kadar sushi" restoranına gidiyoruz. Yediğimiz en iyi sushi değil, ama ortalamanın epey üzerinde. Bir de sardalyasının övüldüğünü duyduğumuz bir lokanta "yiyebildiğin kadar"cı çıkıyor. Orada da balığa doyuyoruz.

Bir hafta kiraladığımız araba ile bölgeyi dolaşıyoruz. İlk hedef Sevilla, üç gün geçiriyoruz orada. Bayılıyoruz. Sanırım ayrı bir sayfa açmak gerekecek.

Ardından araba ile batı sahilini geziyoruz. Her burna ve buruncuğa bir kale kondurmuşlar. Vaktinde stratejik yerlermiş. Değişik de bir coğrafi güzelliği var. Öyle yeşil, doğal yaşam filan değil. Sarp yamaçlar, kayalıklar ve uzun kumsallar. Bir de bölgenin seramiği meşhur. Yol üsütünde bir atölyeye uğruyoruz. Çeşit, yaratıcılık ve kalite şaşırtıyor.

Bir gün de daha kuzeye ve batıya yöneliyoruz. Batı sahili de sarp yamaçlar arasına sıkışmış balıkçı köyleri ve plajlar dolu. Ardından Monchique tepesine çıkıyoruz. Yol üstündeki orman aşağılardaki çorak arazi ile tam tezat. Yukarıdaki manzara da, kaç gündür dolaştığımız bölgeye tam bir kuş bakışı özet geçiyor.

Bütün bunlarla Lagos'daki bir ayımız doluyor. Niyetimiz bir süre bu sahillerde alargada kalmak. Önce okyanusa açık koyları deneyeceğiz. Kuzeyli havalarda bunların rahat olacağını umuyoruz. Olmazsa, girebileceğimiz bir kaç tane nehir ağzı tarzı yer var. Bunların korunaklı olduğu da kesin, kalabalık oldukları da... Bu yüzden bir süre yetecek yemek alışverişi yapıyoruz, hatta bazı şeyleri yine önden pişiriyoruz.

İlk niyetimiz batıya, Sagres burnuna doğru gitmek. Azorelardan gelirken buraları pas geçmiştik, ama araba turundan gördüğümüz kadarıyla keyifle kalınabilecek yerler var.

 

 

Geolocation

37.109445713188, -8.6743156633996

 

Add new comment
The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

  • No HTML tags allowed.
  • Web page addresses and email addresses turn into links automatically.
  • Lines and paragraphs break automatically.
CAPTCHA
This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.
Map