14 Haziran sabah ritüelleri sonrası Marbella'dan çıkıp Feungirola'ya doğru sakin bir seyir yapıyoruz. Zaten 15 mil yol.

Dört yıl önce okyanus yönünde giderken bu marinada kalmıştık. Hatta ani bir kararla Cebelitarık'ı pas geçtiğimiz için, Kanarya adaları öncesi son durağımız olmuştu. Geç bir saatte girip sabah erken çıkmıştık. 

Tekrar ziyaret etmeyi gerektirecek bir kasaba değil. Ama Malaga'yı gezmek istiyoruz. Ve oradaki marinalarda ya yer yok, ya çok pahalılar ya da çok kaprisliler. Fuengirola'dan 20 dakikada bir tren var. Çok daha pratik.

Fuengirola'yı şöyle

davamı...


Alargadaki gecemiz rahat geçiyor. Hatta sabah kalktığımızda beklediğimizden daha az rüzgar var.

Oyalanmadan demir alıp çıkıyoruz. Yolumuz 22 mil, ama erken varmak istiyoruz. Başta geniş apazdan güzel bir rüzgarımız var, ama iki saat sonra hem hızı düşüyor hem iyice pupalıyor. İkinci yarıyı motorla yapmamız gerekiyor.

Marbella'ya yaklaşırken Akdeniz'i hissetmeye başlıyoruz. Hızlı motorlar, parti modunda devasa katamaranlar, parasail çekenler vs... 

Marinada önceden yer ayırtmıştık. Telsizde anlaşmakta zorlansak da, resepsiyon iskelesine yanaşırken görevli gelip

davamı...


Okyanustaki son günümüz...

Dün yolu kısalttığımız için bu sabah rahat rahat uyanıp kahve ve kahvaltı keyifleri sonrası yola düşüyoruz. Aslında uzun kalınacak koy. Ama hem serince esen rüzgar, hem yandan gelen dalgalar. Yüzemeyeceksek oyalanmanın alemi yok.

Koydan çıkar çıkmaz ana yelkeni açıyoruz. Pupadan gelen hafif rüzgar yelkenleri zar zor dolduruyor. Ama hızımız 4 knot! Çok sağlam bir akıntıyla Tarifa'ya doğru yol alıyoruz. Hatta bi ara hava daha da düşüyor, ama akıntıyla devam. Acele etmiyoruz, birazdan hava geleceğini biliyoruz. Boğaza çok zayıf girmeyelim.

Öyle de

davamı...


Artık Akdeniz'e doğru yola çıkma vakti. Aslında Rota'da keyfimiz yerinde. Birkaç gündür neredeyse serin bile denebilecek bir hava var. Ama istisna, arkasından cehennem sıcaklarının geleceğini biliyoruz. Cebelitarık'ı geçip kuzeye tırmanmak istiyoruz. Sabah neredeyse gün doğumu ile düşüyoruz yola.

Bugün aslında Barbate'ye kadar gitmeye niyetliydik. Ama erken çıkınca epey vakitli vardık. Üstelik rüzgar da güzel oturmuştu. 9 mil ilerde gözümüze kestirdiğimiz koya devam ettik. Yarın erken kalkmak zorunda kalmayacağız!

Bolonia koyu bizi şaşırtıyor. Hem doğal manzara,  hem

davamı...


Yaprak'ı yolcu ettikten sonra bir günlük güzel bir hava penceresi bekleniyordu. Bunu değerlendirmek için Çarşamba günü Cadiz limanından Rota tarafına geçtik ve sevdiğimiz alarga bölgesine demir attık. Keyifli bir gün ve gece oldu. Akşama doğru hem alarga alanına hem marinaya tekneler gelmeye başladı. AIS sisteminden günlük hareketlerine baktığımızda çoğunun kuzeyden geldiğini gördük. Belli ki günlerdir süren güneyli rüzgarlar geçer geçmez hepsi fırlamış.

Alargadakilerin tamamı sabah yollarına devam etti. Bizse güzel bir kahvaltı keyfi sonrasında rüzgar çıkmaya başlayınca

davamı...


Marinaya tam zamanında atmışız kendimiz. Ertesi gün beklenen o hava iyice geliyor. Marinada bağlandığımız yerin hemen yanında kocaman, mürettabatlı, kiralık bir gezi katamaranı var. Genelde sabahları çıkıyorlar, akşam da yanaşıp, tekne temizliği vb işleri hallediyorlar. Bize hiçbir zararları yok. Hava arttığı için bugün onlarda da çıkmıyorlar. Bugün hareket olmaz marinada, bu havada gelen giden olmaz derken birazdan 50 feet bir katamaran giriyor marinaya. Rüzgar o kadar kuvvetli ki manevra yaparken zorlanıyor ve bizim yanımızdaki büyük katamarana hafiften bir çarpıyor. Garççç sesiyle

davamı...


Yaprak pazartesine kadar bizimle. Cadiz'den yolcu etmeyi tercih edeceğiz, ama şansına Cumartesi güneyli sert hava geliyor. Cadiz'e varacaksak fazla oyalanmadan yol yapmamız lazım.

Perşembe sabahı erken kalkıp akıntı dönmeden iki saat yol yaparak haritalarda Olivillos olarak geçen noktaya varıyoruz. Gelirken buradan çok keyif almıştık. Yine keyifli. Ters akıntı saatlerini burada geçiriyoruz. Öğlen civarı akıntı dönmeye başlarken demir alıp bayır aşağı basıyoruz. Yine leylek tokilerinin arasından kıvrıla kıvrıla 30 mil yol yapıp nehir girişindeki Bonanza

davamı...


Cuma günü heyecanlanmadık desek yalan olur. İlk defa lock geçeceğiz. Marinadakiler liman başkanlığına gelişimizi haber verdi mi? Geçişimiz gece 9'da. O saatte kimseyi bulamazsın. Tek mi gireceğiz, başka bir geminin yanına mı sıkışacağız? Akşamları rüzgar hep bi kuvvetleniyor. Sıkıntı olur mu? vs vs. 

Herşey tıkırında gitti. Hatta saat 8'i biraz geçe telsizden çağrı yapıp hazırsak hemen geçebileceğimizi söylediler. (AIS'den nerede olduğumuzu görüyorlardı.) Hemen demir alıp yollandık. Koca lock'a tek başımıza girdik. Operasyon öyle böyle değil. Araba trafiği etkilenmesin diye

davamı...


Yolumuz iyice kısaldığı ve akıntı saatleri de kaydığı için bu sefer rahat bir saatte kalkıp kahvaltı sonrası yola düşüyoruz. Aklımız kuş seslerinde kalıyor.

Bugün Sevilya'nın dibine kadar gideceğiz, ama şehre yaklaşamıyoruz. Çünkü arada bir kapı var! Sevilya liman bölgesini gelgit etkilerinden korumak için kocaman bir "lock" kurmuşlar. Yolda gördüğümüz tüm gemileri bu lock ile Sevilya seviyesine çıkartıyorlar. Tabii ciddi operasyon. Öyle kapıya geldim, beni içeri alın olmuyor. Bizim gibi tekneler için belirledikleri günler / saatler var. Hatta rezervasyon yaptığımız marina

davamı...


Rüzgarlı ama rahatsız olmayan bir geceden sonra yine erken bir saatte yola düşüyoruz. İki saat sonra demirleyecek yer bakmaya başlıyoruz. Rehberde önerilen iki üç noktayı beğensek de biraz daha yol yapma bahanesiyle pas geçiyoruz. İyi ki de durmamışız.

Geldiğimiz yer, nehrin gerisine göre nispeten çok daha fazla ağaçlı, onlarca farklı kuşun gün boyu süreki öttüğü muazzam bir nokta. Rengin'in telefonunda bir süredir denediği bir uygulama var. Seslerinden kuşları tanıyor. Kafayı yedi program burada!

Rüzgar da içerilere girdikçe nispeten rahatladı. Ama gözümüz hala bu nehirde

davamı...