Calheta

Cuma sabahı makul bir saatte kalkıp marina ile "helalleşiyoruz". Yolumuz kısa, 15 mil kadar. Hava da gözükmüyor. Rahat bir kahvaltıdan sonra ipleri çözüp Funchal marinadan ayrılıyoruz. Çıkarken diğer pontonlardaki arkadaşlarımızla uzun uzun el sallaşıyoruz. Gören de Atlantik geçişine çıktığımızı sanacak:)

15 millik yolu motor ile rahat bir şekilde alıyoruz. Adanın manzarası etkileyici, ama alargada durulacak pek imkan yok. Yemyeşil vadiler, küçük kasabalar hatta arada küçük çağlayanlar... Marina girişinde telsiz çağrılarımıza cevap alamıyoruz. Şaşırtıyor, çünkü e-posta yazışmalarına diğer marinalara göre daha hızlı cevap vermişlerdi. Kafayı uzatıp mazot iskelesine yanaşıyoruz. Seslendiğimiz başka bir teknedekiler telefonla arayıp görevlinin gelmesini sağlıyorlar. Anlaşılan buralarda geçer akçe telefon. Yanaşmışken mazotumuzu da doldurup pontonlardaki yerimize geçiyoruz. Sonrasında marina ofisi ve liman polisi... Kurdukları sistem sayesinde Funchal'daki girişimizi görüyorlar, sorunsuz bir şekilde kaydımızı alıyorlar.

Marina oldukça etkileyici yamaçların dibine kurulmuş, hatta aradan bir de şelale akıyor. Kasaba merkezi yukarıda. Bu marina sonradan inşaa edilmiş, hemen yanında  yine insan eli yapımı bir kum plaj var. Çevrede bir kaç otel, bir orta boy market, eczane, banka, 5-6 tane restoran/bar var. Ve tabii tur organizatörleri. Marinadaki sportif balıkçı tekneleri dikkatimizi çekiyor. Acayip donanımlılar. Bir kısmı günübirlik kiralanıyor, bir kısmı şahıs kullanımında. Önemli bir kısmı Amerikalı. Henüz patronlar gelmemiş, ama tayfalar harıl harıl hazırlık yapıyor.

Bağlanıp kayıt işlemlerini tamamlar tamamlamaz hemen araba kiralama işine girişiyoruz, ama şok! Önce marinanın yanında ofisi olanla (ama kapalı) sonra da adadaki başka şirketlerle iletişime geçiyoruz ama hiç kimsede önümüzdeki 3-4 gün için boşta araba yok! İlk defa başımıza geliyor. Türkiye'den beri onlarca kez araba kiraladık. Hep son dakikada. Şaşırıyoruz. Çünkü hem daha sezon tam açılmadı, hem de covid nedeniyle turizm zaten sürünüyor. 

Üç gün sonrasına bir araç buluyorlar, ama o zaman bir haftaya yakın burada kalacağız. Azorlara açılacak olası bir uygun rüzgar penceresini kaçırırız. Hiç hoşumuza gitmiyor. Normalde tarzımız değil, ama tur firmalarına yöneliyoruz. Önümüzdeki iki gün için 3-4 saatlik yürüyüş turları satın alıyoruz. Bir de böyle deneyelim...

Tur olayından memnun kalıyoruz. Sadece yürüyüşe götür-getir'le kalmıyor, yol üstünde ve yakınında ilginç birkaç noktaya da uğruyorlar. Manzaralı yerler, vs... Araba kiralamaya göre çok bir  kaybımız olmuyor. Bizim dışımızda 5 kişilik Alman bir ekip var turda, onlar 5 günlük almışlar. Yaş olarak bizden daha büyükler, hele iki tanesi annelerimize yakın. Tavırlar da öyle tatlı ki; sürekli bir kontrol var, yediniz mi, doydunuz mu, sevdiniz mi, mutlu musunuz, sanki onlar ev sahibi biz misafiriz...Temponun bizim için biraz ağır kalmasından endişeliler galiba, biz ise çok memnunuz. Onlara da söylüyoruz,  derdimiz performans değil, doya doya etrafın keyfini çıkartmak diye:) Zaten ikinci günün sonunda ayrılırken mail adresleri alınıp veriliyor, Berlin'e davet ediliyoruz yolumuz o taraflara düşerse:)))

Yürüyüşler müthiş bir tabiat içinde. Sabah saatlerinde tepelere oturmuş olan bulutun içindesiniz. Manzarayı kapatsa da ayrı bir mistik ortam yaratyor. İlerleyen saatlerde ise manzara açılıyor. Patikaları çoğu Levadaları takip ediyor. Bunlar vaktinde adanın sulak Kuzey cephesinden kurak Güneyine su taşımak için yapılmış kanallar. Yapıldıkları dönemler için düşünüldüğünde iyi mühendislik ve lojistik projeleri. Kazma kürekle açılmış tüneller ve epey dik yamaçlara döşenmiş kanallar. Bazı tünellerin açılmasının 30 yıl sürdüğünü öğreniyoruz. Çoğu artık kullanılmasa da (elektrikli pompalar yerlerini almış) bölgeyi ve sistemi korumayı çok iyi beceriyorlar. Adada bu kanalları takip eden işaretlenmiş onlarca yürüyüş rotası var.

Ziyaret ettiğimiz yerlerden biri şeker kamışı işleme fabrikası. Şeker kamışı, adanın tarihinde önemli yer tutuyor. Turizm öncesi ana gelir kaynağıymış. Üretim hala var, ama eskisine göre epey azalmış tabi. Fabrikada gelen kamışlar değirmenden geçirilip özütü çıkarılıyor, büyük tanklarda fermente ediliyor ve eski tip devasa bakır imbiklerde damıtılıyor. Tüm süreç doğal olarak Cem'in çok ilgisini çekiyor. Herkes fabrikanın müze bölümünde ponçalarını içerken, tüm makineleri inceliyor. Ponça buranın geleneksel içkisi, biraz içine limon/portakal suyu katılmış tatlıca tekila kıvamında, bir iki shot iyi ama fazlası eğlenceli olabilecek bir içki sanki! 

Bir haftayı bu marinada geçiriyoruz. Son 3-4 gündür Azorlara geçiş için uygun hava bekliyoruz. Cuma çıkışlı bir pencere oluştu aslında, ama Pazar akşamından itibaren daha da rahat bir hava gözükünce erteledik. Niyetimiz yarın öğleden sonra çıkmak. Başta biraz orsa çekeceğiz sanki, ama sonra apaza dönen rüzgarla hızlı bir seyir umuyoruz. Herşey tahminler doğrultusunda giderse 470 mil yol, herhalde üçbuçuk gün sürecek.

Geolocation

32.71783979437, -17.172491918721

 

Add new comment
The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

  • No HTML tags allowed.
  • Web page addresses and email addresses turn into links automatically.
  • Lines and paragraphs break automatically.
CAPTCHA
This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.
Map