Pazartesiyi de Moraira'da dinlenerek geçirdik. Gündüz yine epey bir tekne gelip gitti. Eylül'de buraların sezonu biter diyorlardı, henüz öyle bir işaret yok. Hatta Alicante'de yelken kulübü olan marinada yer bulamadık, daha ticari olana gideceğiz. Ama onlar belli ki sezon dışı fiyatlara geçmişler, çok acıtmayacak!
Dün gece güneyden esti, bizim koy biraz dalga aldı. Alışkanlıklar çabuk değişiyor. Ege'de bir koya en ufak bir çırpıntı girse hemen rahatsız olur, koy değiştirmeyi düşünürdük. Buralarda öyle bir lüks yok. Dalga yandan gelmediği sürece hiç kafaya takmadan uyumaya alıştık. Yakında yandan dalgalarla da uyuruz.
Sabaha karşı rüzgar iyice kesildi. Biz de 8 gibi acele etmeden kalkıp yola düştük. Batıya dönmüş olan rüzgar da yarım saat içinde kaldı, süt liman bir denizde seyrediyoruz.
Az önce yolculuğun ilginç noktalarından birinden geçtik. Sıfır meridyenini kestik. Tamamen yapay bir tanım olduğu için coğrafî olarak çok bi anlamı yok, ama insan yine de heyecanlanıyor. Yıllardır E görmeye alıştığımız GPS'imiz artık W gösteriyor olacak. Tabi bir gün ekvator geçecek ve sıfır paralelini görecek olursak, orada çok daha şenlikli kutlamalar bekleyebilirsiniz.
Önceki gün ana karaya ulaştığımızda biraz şaşırtmıştık. Bu sahil şeridinin çok yapılaştığından şikayet ediliyordu. Oysa biz çok keyifli, şık bir kasabanın önündeydik. Bugün şikayetlerin haklılığına şahit oluyoruz. Sahil boyunca acayip gökdelenlerin yan-yana dizildiği yerleşimlerden geçiyoruz. Arada muhteşem kayalıklı burunlar da var. Hatta bir tane denize dökülen şelale bile gördük. Ama onlar istisna.
Saat iki gibi Alicante marinaya ulaşıyoruz. Devasa bir dış mendireğin oluşturduğu kocaman ticari limanın dibinde korunaklı bir marina. Mazot iskelesinden hem kayıt işlemlerini hallediyoruz, hem de mazot alıyoruz. İtalya'dan sonra 1.1 Euroluk fiyat yüzümüzü güldürdü. Marina da bizi şaşırtıyor. Çok daha büyük motor yatlar, süper yelkenliler filan bekliyorduk. Ne de olsa Ocean Race'in merkezi sayılabilir. Hatta bi ara America's Cup için de adı geçmişti. Ama tekne nüfusu çok daha mütevazı. Adalardaki ihtişamla alakası yok.
Şehrin kendisi ise çok keyifli. Tarihi doku çok güzel korunmuş. Yenilenmiş binalarda bile. Bir de iki sokakta bir karşınıza çıkan meydanlar ve parklar. Upuzun bir kordon boyu tamamen yayalara ayrılmış. Türkçe'ye 'ağlayan incir' diye çevirebileceğimiz anıt ağaçlar her yerde ve çok geniş alanlara gölge sağlıyorlar. Yaşlarına ait bilgi göremedik, ama bazılarının gövdeleri o kadar büyük ki, bu şehir kadar eski olmalılar. Aklıma Kaş meydandaki ağaçları geceyarısı operasyonuyla kestiğini övünerek anlatan müteahhit geliyor...
Geolocation
38.34073, -0.481329
 
Add new comment