Akıntıya ters kalmamak için sabah erken yola düşüyoruz. Amacımız her gün azar azar yol yapıp üç günde Sevilya'ya ulaşmak. Marina rezervasyonumuz Cuma'ya.

Guidiana nehrini çok beğendiğimiz için, bu nehri de gezi planımıza almıştık. Ama çok farklılar. Guidiana nispeten tepelik bir bölgeden geçiyor, genellikle vadinin içinde seyirdesiniz, iki tarafta da manzara etkileyici.

Bu ise devasa bir ovanın ortasında. Tüm bölge pirinç ve tahıl tarlalarıyla kaplı. Ama manzara o kadar sıkıcı değil. Nehir boyunca iki kıyı da boydan boya ağaçlandırılmış. Ve kilometrelerce süren bu ağaçlar

davamı...


Yolumuz kısa, ama iyi programlama gerekiyor. Zira bu marinadan çıkmak için yüksek su öneriliyor. Ama arkasından nehre gireceğiz, ters akıntı üzer. O yüzden yüksek suya iki saat kala çıkıp oyalanmadan nehrin ilk girişine doğru yöneliyoruz.

Bugün nehirde fazla yol almayacağız. Hemen girişteki Bonanza kasabasının karşısında, geçen sene de 2 gün geçirdiğimiz yere demir atıyoruz. Daha sezon tam açılmamış buralarda belli. Geçen yıl gün batımına doğru yakınımıza demir atan parti teknesi yok henüz ortalarda. Yalnızca balıkçı tekneleri. Sakin bir akşam olacak!

 



Cadiz güzel şehir, ama buraya tekrar geleceğiz zaten. Sevilya'nın da üzerinde olduğu Guadalquivir nehrine dönmek için güzel bir hava var. Bunu kaçırırsak, sonraki günler iyi dayak yeriz.

Beklediğimiz üzere keyifli bir seyir oluyor. Başta biraz yavaşız, ama öğlene doğru iyice oturuyor rüzgar. Acelemiz yok, hatta tam tersi; gittiğimiz Chipiona marinasının ağzı biraz sığ kalmış, gelgit yüksek seviyedeyken girin diyorlar.

Yolda Mark ve Doro'nun da Barbate'den yola çıktığını öğreniyoruz. Onlar da aynı marinaya geliyorlar.

Sorunsuz bir şekilde marinaya giriyoruz,

davamı...


11 Mayıs

Pasaportlarımıza damga vurdurabilseydik Cadiz aslında yol planımızda olmayacaktı. Muhtemelen Guadaquilvir'e girmeden havaya bağlı olarak belki bir iki gün Rota'da alargada kalırız diye düşünüyorduk. Ama daha fazla damgasız dolaşmamak için mecbur rotayı Cadiz'e çeviriyoruz.

Mazagon'dan erken bir vakit demir alıyoruz. Cumartesi olması itibariyle ümidimiz çok fazla değil, bu işin Pazartesi'ye kalma ihtimali var gibi sanki. Ama hiç de belli olmaz, Cadiz limanına büyük cruise gemilerinin yanaştığını görmüştük, belki bir ihtimal çalışıyordur pasaport polisi hafta sonu.

davamı...


10 Mayıs sabahı erkence bir saatte kalkıp halatlarımız çözüyoruz. İki haftanın sonunda çok sevdiğimiz bu nehre veda etmenin vakti geldi.

Nehir çıkışına kadar rahat bir şekilde geliyoruz. Fazla rüzgar yok, akıntı da leyhimize. Nehrin okyanusa ulaştığı noktada sular biraz karışıyor. Garip bir görüntü. Daha önce Culatra çıkışında da yaşamıştık. Önünüzde ciddi dalgalar görüyorsunuz. Sanki teknenin kafası vurup hızınız düşecekmiş gibi geliyor. Ama akıntı ile hiç hız kaybetmeden devam ediyorsunuz. Az bi sallıyor ama kısa sürede geçiyorsunuz karışık bölgeyi. Buna tersten girmeyi

davamı...


Olduğumuz yer muhteşem olsa da ufak ufak hareketlenme zamanı. Pasaport problemimiz yüzünden maalesef Sevilya öncesi Cadiz'e uğramamız gerekecek. Fazladan en azından iki gün yol. Aynı gün halledemezsek fazlası.

Akıntı dönünce nehirden aşağı salıyoruz kendimizi. Alcoutim'i pas geçiyoruz. Hedef gelirken iskelesinde yer bulamadığımız Guerreiros do Rio kasabası. Yer olmasa bile, ya önünde demir atacağız, ya da biraz ilerdeki Laranjas iskelesine bağlanacağız. Ama şansımıza iskelede yer var, bağlanıyoruz.

İlginç bir görüntü; iskelenin yanında bi rampa var. Kayık indirmek için

davamı...


Alcoutim'de keyfimiz yerinde, ama nehirden biraz daha yukarı gidesimiz var. Belki kalmayız bile, akıntı saatlerine göre bir kaç saat çıkıp akşama da döneriz.

Öğlene doğru çözülüp nehirden yukarı sakin bir seyir yapıyoruz. Birkaç gündür yürüdüğümüz patikaları bu sefer nehirden takip ediyoruz.

Puerto de La Laja kasabasının önündeki kocaman iskele dikkatimizi çekiyor. Nispeten yeni yapılmış, nehirdeki diğer iskelelere göre oldukça büyük. Ama bomboş. Zira kasaba sıkı bir rampanın üstünde kalıyor ve pek de bir hareket gözükmüyor. Aslında kasaba vaktinin önemli limanlarında.

davamı...


3 Mayıs sabahı Ayamonte'den ayrılıp nehir yukarı seyrimize başlıyoruz. Huckleberry Finn mode on!

Nehrin kıyıları, beklediğimiz üzere, geçen seneye göre çok daha yeşil ve çiçekli. Bu sefer rüzgar yok, ama akıntının da yardımıyla keyifli yol alıyoruz. 

Beklenmeyen ise nehir girişinden 6-7 mil içeride karşımıza çıkan yunus sürüsü! Kısa bir süre çevremizde oynayıp açık denize doğru devam ediyorlar.

Nehrin iki tarafında yine uzun süre park edilmiş tekneler var. Bu sefer bir miktar da balıkçı ağı geçiyoruz. Hepsi iskele / sancak kardinallerinin dışında, ama biraz

davamı...


Ayamonte'ye resmi işleri halletmek ve alışveriş tamamlamak için girmiştik. Geçen seneden aklımızda çok parlak bir yer olarak kalmamış.

Ama mevsim her şey! Bu sefer bize çok sevimli geliyor kasaba. Sıcaktan bunalmadan dolaşabilmek büyük lüks. Kalışımızı biraz uzatıyoruz. 

İki kere feribot ile Portekiz tarafına geçiyoruz. İlk sefer gezmek ve pasaport hikayesini denemek için. Olmuyor. İkinci sefer de tekne komşumuzdan aldığımız tüyo ile gaz tüpümüzü değiştirmek için. Fakat feribota tüp almak yasak olduğu için sırt çantamıza koyuyoruz. Türk işi demeyin, marinadaki herkes

davamı...


22 Nisan; Fas'dan ayrılma vakti... Hedefimiz Guidiana nehri. Evet, geçen sene gezdik oraları. Ama Temmuz'un cehennem sıcağında! Aklımız kalmıştı. Bu sefer Nisan-Mayıs aylarında keyfini sürmek istiyoruz.

Fas'dan çıkış prosedürleri giriş ile aynı. Tek sorun, bir gün önceden tamamlamanıza izin vermiyorlar. Sabah kalkıp gümrük iskelesine bağlanıyorsunuz. Mesai saati ile işlemlere başlıyorsunuz. Elemanların gidip gelmesi, teknenin üstünkörü kontrolü filan derken... çıkışımız 11'i buluyor.

Hedefimiz tam kuzeyde, ama biz doğuya yöneliyoruz! Evet, yine orkalar. Aslında kış boyunca

davamı...