Guadiana Nehri

Salı sabahı 11'e kadar oyalanıp kahvaltı sonrası yola çıkıyoruz. (İyi ki de... Dışarıda güneyli ölü dalgalar karşılıyor bizi. Yolda yemek keyifsiz olacaktı.)

Zamanlama yine bir gel-git ile ilgili, ama ne bu nehir çıkışındaki, ne de varacağımız Guadiana nehrindeki akıntı değil konu. Esas derdimiz o nehrin 4 mil içindeki köprünün yüksekliği! Değişik kaynaklarda 18-20 metre arasında veriliyor köprünün yüksekliği (ve herkes belirsizlikten şikayetçi.) Sağlama almak için, suyun en düşük olduğu zamanda geçmek öneriliyor. Zaten sonrasında nehirden yukarı devam edeceğimiz için akıntı açısından da mantıklı.

Ölü dalgada sallana sallana nehir girişine ulaşıyoruz. Kendimizce zamanlama iyi, ama tablolara bakarken nehrin İspanya tarafına baktığım için saat farkından aslında az gecikmeli geliyoruz. 

Evet, nehrin İspanya tarafı... Bu Portekiz ve İspanya arasındaki sınırı oluşturan nehir. İçeri doğru yol alırken solunuz Portekiz, sağınız İspanya. Girişinde iki büyükçe kasaba var; Santa Antonio ve Ayomonte. İkisinde de orta ölçekli marina var ve bu bölümde trafik epey yoğun. Schengen öncesinde bu bölgedeki amatör tekneler nasıl idare ediliyordu, merak ediyoruz. Hoş, aynı soru nehrin ilerki bölümlerinde de sürekli aklımızda. Karşılıklı kurulmuş kasabalarda yaşam bugün tamamen iç içe. 

Neyse, biz giriş bölgesinde durmadan nehirde devam edeceğiz. Köprünün altından biraz gerilerek, ama sorunsuz geçiyoruz. Bu Portekizi'i İspanya'ya bağlayan otoban köprüsü (Lagos'tan Sevilla'ya giderken araba ile üstünden geçtiğiz köprü yani). Çok şükür, nehir boyunca başka köprü yapmamışlar. Ve nehrin derinliği de uygun. Nehir içinde 22 mil yol yapıyoruz. Burada yelken yapanları okuyup şaşırmıştık. Daracık nehirde bi de onlamı uğraşılır? Ama ortam o kadar güzel ki, biz de anayelkeni açıp motoru susturuyoruz. Aslında bizi akıntı götürüyor. 8-10 knot arası arkadan esen rüzgarın tek espirisi, dümen dinleyecek kadar yol yaptırması.

Kıvrıla kıvrıla giden bu nehirde seyir yapmak çok keyifli. Trafik çok az. Çoğunlukla başka tekne görmüyorsunuz bile. Gördükleriniz de sağa sola "parketmiş" boş tekneler. Genelde iki tonoz arasına bağlanmış, belli ki uzun süre konaklayan tekneler var nehir boyunca. Ama birkaç istisna dışında, öyle çok hırpani, terkedilmiş durumda değiller. Sahipleri ya bölgeden birileri, ya da teknesini yerel birine emanet edip bir süreliğine memleketine dönmüş yelkenciler. Rehber sitelerde okumuştuk, burada tonozlara sahip çıkan yerel işletmeciler varmış. Kullananlar da epey memnun aldıkları hizmetten.

Yol boyunca üç-dört tane kasabacık var. Onların önünde tonozda ve demirde bekleyen tekne sayısı biraz daha fazla, ama nehrin kelalaka diyebileceğimiz yerlerinde de bırakılmış tekneler var. Ha, bir de nehir yatağının hemen üstüne yapılmış küçük çiftlik evleri var ki, önlerinde minik iskeleleri ile kayıkları... Dışardan muazzam gözüküyorlar, ama eminiz dışı bizi içi sahibini yakıyordur.

Akşamüstü Alcoutim kasabasına ulaşıp demir atıyoruz. Karışımızda da İspanyolların Sanlucar kasabası. Aralarındaki mesafe 200 metre, saat farki ise 1 saat! İki tarafın saat başı çanlarının neredeyse aynı anda ama bir sayı fark ile çalması güldürüyor bizi. Dolmuş kıvamında iki küçük feribotçuk ile iki kıyı arasında ulaşım da sağlanmış. Sabah kalkıp, botla önce İspanya tarafına geçip köyü ve arkasındaki tepeleri gezip kahvaltıya Portekiz'e geçiyoruz. 

Sosyal imkanlar olarak Portekiz kasabası daha renkli gözüküyordu. 5-6 tane restoran, nehrin üzerinden bakan bir "çay bahçesi", market vs... İspanyol tarafında ise kara kuru iki restoran dışında birşey dikkatimizi çekmiyor, ama bizi şaşırtmayı başarıyorlar. Wikipedia'ya göre nüfusu sadece 400 olan bu köyde, 8 gün boyunca süren bir festivale denk gelmişiz. Öyle böyle değil! Gündüz nehir üzerinde oyunlar oynanıyor, akşam gün batımından sonra konser ve gece yarısından sonra DJ'li parti... Böyle bir yerde yarattıkları sosyal ortamı gıptayla seyrediyoruz. 

Cumartesi sabahı Alcoutim önünden demir alıp bi 6 mil daha nehir yukarı tırmanıyoruz. Geçtiğimiz bölge iyice ıssız. Arada nehir yatağının az üstüne kurulmuş tek tük evler var. İspanya kıyısında ufak bir kasaba geçiyoruz, ama hiç bir hareket güzükmüyor. Pomarao kasabasına yaklaşırken sağdan Chanza nehri katılıyor. Portekiz / İspanya sınırı da bu kol boyunca sağa dönüyor, ama biz dönemiyoruz zira yüz metre içeride bir baraj var. Evet, iki ülke arasında baraj kurmuşlar. Biz ise ana nehir üzerindeki Pomarao kasabasınını önündeki iskelelere yanaşıyoruz. Burada artık iki taraf da Portekiz.

Kasaba ilginç... Bugün bir espirisi kalmamış ama su kenarındaki paslı vinçlere vs bakarsak, vaktinin önemli limanı. Belli ki kasaba da vaktinde çok daha büyükmüş. Orman tarafından yutulmakta olan yıkıntı bir bölge var. Gün boyu on kadar gezi teknesi gelip yanımızdaki küçük iskeleye bağlanıyor. Cumartesi olduğu için çoğu yerel turistler. Köyü dolaşıp az yukarıdaki restoranda yemek yiyorlar, bir kısmı da suya giriyor. Biz dolaşmak için akşamı bekliyoruz, zira feci sıcak! Yürüyüş sonrasında biz de nehirde duşumuzu alıyoruz.  İki gece kalırız diyorduk, ama gün boyu karasinekler feci rahatsız ediyor. Sabah Alcoutim'e dönmeye karar veriyoruz.

Akıntıdan da faydalanmak için sabah erken iskeleden ayrılıp keyifli bir seyirle Alcoutim önünde aynı yere demir atıyoruz. Karşı kıyıdaki festival sürüyor. Bugün sportif gün gibi. Formalı ekipler dolaşıyor ortalıkta. Heralde pazar olduğu için iyice kalabalık ortalık. Biz Portekiz tarafında takılmayı tercih ediyoruz.

Sabah iskelede mini-feribot'a ayrılmış yere yanaşıp veya başka bir tekneye aborde olup su depomuzu doldurmaya niyetliyiz, ama gerek kalmıyor. Şansımıza bir yer boş. Yanaşıp iskeleden hem suyumuzu dolduruyoruz, hem de bakkaldan alışveriş yapıyoruz. "Bakkal"  çok doğru kelime. Tam köy bakkalı. Herşey var. Ama herşeyden 1-2 çeşit. Alışveriş yapmak çok kolay. Seçme şansınız ve derdiniz yok.

Ardından yine akıntıyı kullanarak Guerreiros kasabasına iniyoruz. Çıkarken görmüştük, küçük bir iskelesi var buranın da. Hatta iskelede yer de var, ama biz önüne demirlemeyi tercih ediyoruz. Bi kolaçan etmek için karaya çıktığmızda kötü haber; buranın meşhur restoranı Pazartesi icabı kapalı! Bizim bunların kapalı günleri tutturmakta büyük becerimiz var. Dün de Alcoutim'de sevdiğimiz restoran kapalıydı, ama en azından alternatifi vardı. Bu gece ton balıklı makarnaya talim!

Salı sabahı erken bir saatte demir almaya niyetliyiz. Amacımız köprüyü alçak su seviyesinde geçmek. Ama demir bizi biraz uğraştırıyor. Dipte eski bir tonoz kalıntısına takılmış. Üstelik gece boyu dönen rüzgar ve akıntılar yüzünden bir de iyice dolanmış. Klasik kurtarma yöntemi işe yaramayınca, botla yanına gidip kesmek zorunda kalıyoruz. Seyrin gerisi olaysız geçiyor. Bir tane sal geçiyoruz. Bildiğin iki direk arasına bir çaşaf germiş. Hafif rüzgar ve akıntı ile yol alıyor. Bayağı da hızlı gidiyor. İçindeki amca rahat bi koltuk koymuş keyfi yerinde. Nehre girdiğimizden beri Hucklebery Finn dilimizde. Aha, sonunda gördük kendisini!

Öğlene doğru nehrin girişine yakın Vila Real de Santo António kasabası önünde demirliyoruz. Nehirdeki seyrimiz bitti, ama aklımız kaldı. Hem suda olmak, hem de doğaya bu kadar yakın olmak hoşumuza gidiyor. Havanın sıcaklığından tam hakkını veremedik. Bölgede çok keyifli gözüken yürüyüş yolları filan var. Ve ikimiz de bahar aylarında bu tabiatın nasıl olacağını merak ediyoruz. Kim bilir... Seneye?

 

Geolocation

37.554392230445, -7.5242834502724

 

Add new comment
The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

  • No HTML tags allowed.
  • Web page addresses and email addresses turn into links automatically.
  • Lines and paragraphs break automatically.
CAPTCHA
This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.
Map