Tangier'e Geçiş

Başlığı bir "geçiş" yazısı gibi attık, ama tek uzun bir seyirden bahsetmeyeceğiz. Üç ayrı kısa kısa seyir yaptık. Aradaki iki kasaba da çok ilginç olmayınca birleştirmeyi tercih ettik.

Aslında Cadiz'den Tangier'e uzunca tek seyirle geçmek mümkün. Ancak tam orkaların en çok sıkıntı yarattığı alandan geçmek gerekiyor. Bu mevsimde çoğu kuzey sularında, tüm saldırı haberleri Biskay körfezi, Kuzey İspanya taraflarından geliyor. Ama buralarda da hala görüldüklerine dair raporlar var. Bir kaç haftadır Cebelitarık çıkışında hiç saldırı yok, benim teorim sadece yaşlıların burada kaldıkları, onların da çok oyuncu olmadıkları yönünde. Ama buna güvenerek tam alanlarının ortasına dalmaya niyetimiz yok.

İki senedir burada güvenle uygulanan strateji 20 metre derinliği aşmamak. Sığ sularda hiç saldırı olmadı. Denizin hızla derineştiği yerlerde zor uygulanır da, bu bölge çok müsait. Yolu fazla uzatmadan 20 metre çizgisini takip edebiliyorsunuz. Tabii kafadan gelen bir rüzgarla yelken yapmayı zorlaştırıyor. Beş dakikada bir tramola atmak iki kişi ile zor. O yüzden biz de sabah erken saatlerde, nispeten rüzgarsız dönemde çıkıp öğlen civarı hedefimize ulaşacak şekilde seyirler yaptık.

İlk hedef Barbate. Sıkıntısız bir seyir ile ulaşıyoruz. Burası Cebelitarık'tan önce rahat durulabilecek son marina. (Tarifa'daki liman acil durum dışında yelkenli kabul etmiyor.) Yine uzun bir kumsal ve binlerce turist... Ama kasaba öncekiler kadar ilginç değil. Hızlı bir tur atıp marinaya dönüyoruz. Marinanın hemen yanında methini duyduğumuz restoran hayal kırıklığına uğratmıyor.

Ertesi sabah Cebelitarık'a doğru yola çıkıyoruz. Nisan - Haziran dönemlerinde buraların belalısı olan ton balığı ağları da kaldırılmış. Rahat bir seyir oluyor. Akıntı da seyir boyunca avantajımıza. Son 1-2 saat terslemesini bekliyorduk, ama etkili olmadan kendimizi Cebelitarık körfezine atıyoruz. Boğazın ortalarında bir ara şeytan dürtüyor. Rüzgar açısı da uygun. Bastırıp geçsek karşıya... Ama uslu duruyoruz. Hem şu meşhur Cebelitarık'ı bir görelim, gelecek sene programında ne kadar yer ayıracağımızı da anlayalım diyoruz.

Yalnız geçerken Tarifa'da gözümüz kalıyor. Çok hoş bir kasabaya benziyor. İlla gelmek lazım. Belki bi ihtimal Tangier'den feribotla...

Cebelitarık diyoruz da, aslında Cebelitarık denen alan sadece körfezin doğusundaki yarımada, İngiliz toprağı. Haritaya bakarsanız, havalimanı neredeyse sınır. Bildiğin gümrük var. Hele Brexit sonrası daha da disiplinliler. Vizemiz olmadığı için biz o tarafa giremiyoruz. Kapı vizesi filan tarzı basitleştirici birşeyler de düşünmemişler, illa İngiliz vizesi olacak. (Ama yanaşıp vergisiz ucuz mazot almanıza engel yok. Depoyu dolduruyouruz.)

Biz sınırın hemen kuzeyindeki İspanyol şehrindeki, La Línea de la Concepción, marinaya yerleşiyoruz. Orjinal niyetimiz ertesi gün devam etmekti, ama öğlende sonra ters bir hava gelecek. Yetişemezsek sıkıntı. Pazar zaten sert. Pazartesi çok rahat bir hava öngörüldüğünden burada da üç gün kalıyoruz. Burası biraz hayalkırıklığı yaratıyor. Koskoca "Cebelitarık" isminden daha enteresan yerler bekliyorduk. İngiliz tarafı, uzaktan gördüğümüz kadarıyla, daha da cacık! Evet, The Rock denilen tepe keyifli gözüküyor, ama şehir tam Toki!

Orada oluğumuz süre boyunca marinanın otoparkında bir spor festivali düzenleniyor. Sürekli ufak ufak yarışmalar. Normalde keyif alırdık da, bir anonsçu koymuşlar... Tüm gün bağrınıp durdu adam!

Okyanusa çıkmadan önce hava beklerken burada biraz kalanların hep şikayetlerini okumuştuk da, anlam verememiştik. Haklıymışlar. (Biz tam tersi, iyi havayı kaçırmamak için girmeden devam etmiştik.) Tek olumlu tarafı, denk geldiğimiz birkaç süper restoran oldu.

Pazartesi yine çok erken bir saatte ipleri çözüp Tangier'e doğru yola çıkıyoruz. Boğazı neredeyse dik geçiyoruz. Sevgili Orkalar daha batıda takılıyorlar, karşılaşmamak için en iyi yaklaşım bu herhalde. Aslında gel git akıntısı açısından kötü bir saatte çıkıyoruz. Ama önceliğimiz değil, zaten Fas tarafında daha az etkili olduğu söyleniyor. Boğazdaki gemi trafiği yoğun ama düzenli. Aralarından geçmek sorun olmuyor. Sonra da kıyıyı takip edip Tangier'e ulaşıyoruz.

Buradaki giriş işlemleri hakkında çok olumsuz şeyler duymuştuk. Saatler sürdüğü, teknenizi incik cıncık aradıkarı filan... Hiç öyle birşey olmadı.  Marina'daki bekleme iskelesine yaklaştığımız anda marinanın gemicisi koşarak gelip iplerimizi alıyor. (Avrupa'da bunu hep kendiniz yapıyorsunuz. İskele üzerinde tesadüfen biri varsa yardımcı oluyor, yoksa Rengin uçarak atlıyor!) Sonraki bütün koordinasyonu da o hallediyor. Evraklarla gümrük binasına gidiyoruz. Orada gemici ile birlikte 3-4 form dolduruyoruz. Kendi de bilgisayara birşeyler giriyor, ama bir yandan da evraklar yan odalardaki pasaport polisine ve gümrüğe gidip geliyor. Onlar da kendi işlemlerini yapıyorlar. Sonra hep beraber tekneye gidiyoruz. Üç kişi girip teknede üstünkörü bir arama yapıyorlar. Şüpheli yerlere bakıyorlar. Klasik; silah, para vs... soruyorlar. Bir de drone... Bu konuda çok titizler. İzinsiz kullanımının ağır cezaları varmış. Sanırım drone'umuz olsa emanete filan alıyorlar. Neyse, aramadan da temiz çıkıyoruz. Tüm süreç bir saat bile sürmedi.

Ardından marinetto bizi kış boyu kalacağımız pontonumuza yönlendiriyor. Yine koşarak gelip bağlanmamıza yardımcı oluyor. İlk intibamız çok yeni ve temiz bir marina. Nedense ikimiz de çok kirli bir deniz bekliyorduk. Pırıl pırıl, dibin gözüktüğü bir marina bizi şaşırtıyor. Bakalım şehir nasıl çıkacak...

Geolocation

35.975397322276, -5.4960738544219

 

Add new comment
The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

  • No HTML tags allowed.
  • Web page addresses and email addresses turn into links automatically.
  • Lines and paragraphs break automatically.
CAPTCHA
This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.
Map